KARADAĞ Yeme-İçme Rehberi

BUDVA YEME İÇME REHBERİ : NE KADAR DA İTALYAN BİR MUTFAK!

3. sınıf gezi programı övgüleriyle başlasak “Karadağ’ın incisi, gönüllerin birincisi Budva’dan herkese kucak dolusu sevgiler!” derdik ama KARBONHİDRATLARIN BANA VERDİĞİ YETKİYE DAYANARAK kozumu İtalyan Mutfağı göndermesinden yana kullanıyorum! Budva mutfağı, ne kadar da İtalyansın öyle! Her ne kadar Avrupa birliğine girmene ramak kalmış olsa da sen aslında Balkanlar bünyesindesin!

Tamam, Dubrovnik AB’ye girdi, totosu kalktı, bir de Game of Thrones çekimleri orada yapılınca hepten popülaritesi arttı ve %1500 e katladı turist sayısını ama sen niye abisini kıskanan küçük kardeş gibi habire kendini onunla kıyaslıyorsun ki? Ne olurdu burekle, cevapiyle bize gelseydin? Ne olurdu Saraybosna’da yaptığımız baklava muhabbetini seninle de yapsaydık da okuyucuyu hepten baysaydık, ne olurdu? (Söz konusu baklava muhabbetinin geçtiği 24 Saatte Saraybosna Nasıl Gezilir? yazımın linkini şuracığa bıraksam.. Ne yapabilirsiniz ki.. 🙂

Tamam Budva, sen kazandın! Tamaaaaaam pizza.. Tamaaaaam makarna.. Tamaaaaam risotto.. Peki, öyle olsun! Ama şunu bil ki, sen de bir noktadan sonra bayıyorsun. Peki o zaman ne duruyorsun Yesempatik, boğ bizi karbonhidrata diyorsun. Bunu sen istedin! Allahını seven üzerime penne, tortelini atsın 🙂 Budva Yeme İçme Rehberi kalkış için hazırdır, lütfen risottonuzun diri, pizzanızın büyük dilimli, spagettinizin deniz mahsullü olduğundan emin olunuz! Hadi buyrun sofraya!

BUDVA YEME İÇME REHBERİ 

KAHVALTI

  • Old Fisherman’s Pub: Pub dedik diye paniklemeyin. Ben size bu barda hepten bira içmeyin demiyorum, hobi olarak yine için ama mümkünse buraya kahvaltıya gelin. Hem deniz manzarası var hem tavan ülke bayrakları ile bezeli hem nezih hem temiz hem de çalışanları güleryüzlü ve yardımsever. Bir türlü aktive etmeyi başarmadığım yerel hattımın aktivasyonunu da onlar yaptı. Ben kahvaltıda peynirci zeytinci olmadığım için omlet gördüğümde asla kaçırmıyorum. Hem leziz oluyor hem de doyurucu. Yanında da ille bir salata en olmadı söğüş domates salatalık bulunuyor. Old Fisherman’s Pub‘da kendime kaşarlı omlet ile latte söyledim, keyfime baktım. Bu ikisi 6 Euro tuttu. Pardon, yoksa size Karadağ‘da Euro kullanıldığını söylememiş miydim 🙂

  • Hemingway: Hayatı filmlerdeki gibi yaşamayı seven abilerim ablalarım; Karadağ’ın -şimdi Karadağ’a Montenegro demenin tam sırası- yok yok Montenegro’nun en ciks mekanlarından birindeyiz. Bilimum Montenegro sosyetesi burda! Gel abla, ayır abla! Yalnız gelirken evcil hayvanını kap da getir! Böylesi daha havalı.. Bu güzel mekanla buluşmam yağmurlu bir Budva sabahına tekabül ediyor. Ben safça denize girmeyi kurarken şehir usulca yağmura teslim oldu Haziranın başında. Burada minik bir mevsimsel not düşelim; Budva’nın sezonu her ne kadar 1 Haziran itibarıyla açılsa da yazın ilk haftalarında şehrin yer yer yağmura teslim olduğunu da unutmayalım. Plaj odaklı geliniyorsa daha ziyade temmuz, ağustos gibi tercih edilesi.. Ne diyorduk Hemingway diyorduk. Burası gayet elit ve prezentabl bir mekan. Kalite akıyor paçalardan! (Kalite değildir o, başka birşeydir) Üstelik fiyatlar da aşırı pahalı sayılmaz (Buna sevinmeli miyiz?). Yaklaşık 5 saat oturduğum bu mekanda yiyip içtiğim her şeyden memnun kaldım. Kahvaltı için somonlu eggs benedict tercih ettim ve bunun için 6.70 Euro ödedim. Cappuccino ise 2 Euro. Leziz kahvaltımdan sonra kendime Prosecco sipariş edip günlüğüme yazılar yazdım. Çünkü dışarıdaki yağmur çok kuvvetliydi ve tolore edilebilir bir durumu yoktu:/ Ne zaman ki hafifler gibi oldu kendimi dışarı atıp sizler için bir vlog çektim. Kotor ile ilgili de 10 dklık bir videom mevcut. Tüm bunlara ulaşmak için şurayı tıklayabilirsiniz.

  • Hotel Mogren: Her zaman şuraya buraya gidin diyecek değiliz ya bu sefer de sakın gitmeyin diyorum. Hemen Old Town çıkışında bulunan bu otelin restoranında son gün kahvaltı etme gafletinde bulundum sonra da bin pişman oldum. Fiyatları uygundu ama lezzet hak getire! Üzerine birer dilim kaşar bırakılmış 3 göz yumurta 3 Euro, cappuccino 1.80 Euro, kruvasan 1 Euro idi ama hepsi birbirinden berbattı. Ben artık kötü kahve içemiyorum. Bir yudum aldım bıraktım, kruvasanı hiç sormayın! Yumurtanın yanında gelen domates ise ölmüş ama cenazesini kaldırmayı unutmuşlar! Burayı önermiyorum canlar.

ÖĞLEN YEMEĞİ

  • Dilim Pizzacılar: Old town bölgesinde bunlardan bir sürü var. Çok da bir farklarının olduğunu söyleyemeyeceğim. Budva‘dan tutun da Kotor’a kadar bütün dilim pizzacılarda dev bir dilim pizzanın fiyatı 2 Euro! Fantezi yapmayın, efendi gibi dilim pizzayı mideye indirip yolunuza devam edin gençler! Hem leziz hem doyurucu. Aklıma gelen pizzacılardan biri Pizza Al Taglio. Sistem al-götür şeklinde işliyor, ama orada dikilip de yiyebilirsiniz tabi. Zaten sokak aralarında elinde dilim pizza ile gezenleri görünce sakinleşeceksiniz. Sakin olun, dilim pizza fakirlik değildir, dilim pizza en akıllıca yatırımlardan biridir. Euro zaten başını alıp gitmiştir, o yüzden karın doyuran hayat kurtarandır..

  • Pasta Bar: Burası çok da yayılmacı bir politika izlenecek bir restoran değil de yine ya YE-KALK ya da AL-GÖTÜR’lük bir mekan. Böyle dedik diye kesin ucuzdur diye düşünmeyin. Daha Karadağ‘ı tanımamışsınız.. Lafı çok da dolandırmadan şuracığa menüyü bıraktığımda dümdük bir makarnanın -not düdük but dümdük- minimum 6 Euro olduğunu göreceksiniz. Ben Euroların havada uçuştuğu yeme içme batağına nasıl düştüm derseniz; beni bu havalar mahvetti! Bu yağmurlu havada istifa ettim evkaftaki memuriyetimden. Eve ekmekle tuz götürmeyi, böyle havalarda unuttum! (Orhan Veli’ye de bir selam çakalım) Yoksa kırar dizimi plajda takılır, yoğurt kabına konulmuş ev yapımı şakşuka ile öğünleri geçiştirirdim ideal bir Türk kızı gibi ve fakat yağmur bozdu beni, derinden üzdü beni, perüperişan eyleyip, mekanlara attı beni. Ben de kendimi yeme içmeye vurdum.. 7 numaralı vahşi mantarlı, havuçlu, soğanlı, kremalı makarnayı denedim. Güzel miydi? Evet. Vahşi miydi hayır. Pişimi al dente idi Türkçe meali DİŞE GELİYORDU

KAHVE VE BİRA

  • Casper: Bir taşla iki kuş! Casper yine Old townda müzenin karşısında yer alan keyifli bir mekan. Hem coffee rostery hem de craft beer cenneti. Çok İngilizce Türkçe karışık oldu ama siz anladınız beni. Yağmurdan ötürü içeri sığınsam da dış mekan çok daha keyifli. Ben craft bira görünce nane likörü görmüş Adile Naşit’e dönüyorum. Kasper ismini verdikleri bu markanın 4 farklı şişe birası yer alıyordu menüde. Wheet Kasper‘ı seçtim, pek beğendim. Size de tavsiye ederim. Bu barın playlist’inde daha önce hiç duymadığım Türkçe bir şarkıya denk geldim, astık bayraklarımızı halayımızı çektik 🙂 Şagaşagaaa “Yaşamak” isimli bu parçayı artık nerede duysam Budva’yı hatırlayacağım. Meğer bu parça 1981’de Eurovision’a katıldığımız parça imiş! Linkini şöyle bırakayım, Modern Folk Üçlüsü ve Ayşegül Aldinç’in Dönme Dolap (Yaşamak) adlı parçasından siz de mahrum kalmayın 🙂

AKŞAM YEMEĞİ

  • Jadran görünümlü Olimp: Kusura bakmayın bu başlığı kuzenim yazmış 🙂 Neden böyle saçmaladığımı şimdi anlayacaksınız. Budva yeme içme araştırmalarım sonucunda bir de ne göreyim: tüm oklar Jadran‘ı gösteriyor. Denizin dibinde leziz deniz mahsülleri yapan bir restoran! Daha gitmeden bir akşam yemeğimi burada yerim diye planladım. Budva’daki ilk günümde azıcık dinleneyim düşüncesiyle masumane bir şekilde kafamla yastığın buluştuğu o an tam 6 saat uyku ile sonuçlanınca gün resmen bitmişti. Çare, leziz bir akşam yemeğiydi! Yola düştüm, mekanı buldum. Yani öyle sanıyordum. Meğer ben Jadran diye onun hemen yanındaki Olimp‘e oturuvermişim. Dramatik olan ise hesabı istediğimde bunu farketmem. Ne diyelim, Jadran‘a niyet Olimp‘e kısmet! Olimp’te en deniz mahsullüsünden leziz bir spagetti yedim ve buz gibi de bir yerel bira sipariş ettim. Spagetti 12 Euro idi. Bu akşam yemeği de bana 15 Euro‘ya mal oldu. Benim Budva’daki aşırı yeme içme faaliyetlerim sonucu aşırı Euro tüketiminden zehirlenen VARYEMEZ AMCA RUHUM Kotor’da kendini dağa, bayıra, kaleye, doğaya, ormana, yaylaya vurarak acısını çıkarttı ve dilim pizzadan öteye sana yol yok dedi AÇ İÇ SESİNE. O yüzden Kotor Yeme İçme Rehberi beklemeyiniz benden, Budva Yeme İçme Rehberi ile idare ediniz. Zaten çok da bir farkları yok. Orası da İtalyan Mutfağı burası da İtalyan Mutfağı. Peki İtalya’nın bundan haberi var mı?

Olimp-Deniz Mahsullü Spagetti

  • Portun: Budva‘da tanıştığım Turquoise in Budva isimli hediyelik eşya dükkanının tatlı sahibesi  Hanımın önerisi ile bir akşam yemeğimi de Portun’da yemeye karar verdim. Kırmızı pötikareli masa örtüsü ile maça 2-0 önde başladı. Bir genç kızın kalbine giden yol kırmızı pötikareden geçer, hele bir de Eiffel manzaralı parkta bu örtü üzerinde peynirli&şaraplı&francalalı piknik yapılıyorsa bu cici kızdan daha mutlusu yoktur. Neyse, hayaller Paris gerçekler risottonun yanında ne içeriz? Tabii ki beyaz şarap! Karidesli risottom domates soslu idi. Risotto ile olan mesafeli ilişkim burada kendini sarmaş dolaş bir diyaloğa bıraktı. Hayatımda yediğim en iyi risotto! (hoş hayatında kaç kere risotto yedin desen 10’u geçmemiştir o ayrı. Henüz İtalya’ya da gitmedim, o da ayrı. Evet oradaki “da” ayrı yazılır 🙂 ) Risottom 14 Euro, 1 kadeh beyaz şarap 5 Euro. Hesap tuttu 19 Euro, bahşiş bıraktım 1 Euro. Bu ne pahalılık vicdansızlar! Ya da ne bileyim belki de bizim paramız çok değersizdir artık :/

BAR

  • Beer&Bike Jadran: Jadran‘da akşam yemeği yiyemesem de bari barında birşeyler içeyim dedim 🙂 Burası önünden geçtiğinizde dahi dikkatinizi çekecek bir mekan. Eski rock çılardan kim kaldı 🙂 Akşamları canlı müzik olduğunda rezervasyonsuz gidip de iyi yer bulmanız bir mucize. O yüzden rezervasyon yaptırmanızı öneriyorum. 70’lik amcalar iyi müzik yapıyordu. Yerel bira Niksicko‘muzu yudumlayıp kendimizi barın ahengine bıraktık 🙂 Yine bir amme hizmeti olarak da menü şurada dursun 🙂 Yemek menüleri de var, muhtemelen yine Jadran‘dan geliyodur, aç da gelebilirsiniz. Misafirliğe çağırırken “SAKIN TOK GELMEYİN BAK BİR SÜRÜ YEMEK HAZIRLAYACAĞIM!” demek gibi oldu 🙂 Önünde 2. dünya savaşından kalma bi motor var. Bu bilgi de burada dursun. Hadi şerefe kardeşim, daha ne duruyorsun 🙂

BONUS

    • Mogren Beach Bar: Bu da Mogren Beach’e uğradığınızda sıcaktan yanıp kavrulduğunuzda serin bir içecek molası vermek istediğinizde imdadınıza yetişecek bir mekan. Taze sıkılmış meyve suyunu şifa niyetine içip keyiflerden keyif beğenmiştim ben, yurolardan yuro beğenmişti onlar. Çünkü meyve suyu 3.70 Euro idi.

Olsundu varsındı, bir daha mı gelecektik Montenegro’yaydı. Amaaaaan saldım çayıra mevlam kayıraydı. Bu gazları vere vere seyahatin ilk ayağında bütçenin beline baltayı vurdum. Siz siz olun, hesabınızı kitabınızı iyi yapın. Önceliklerinizi iyi belirleyin. 3 değil de iki öğün yiyin ama gezip görmekten geri durmayın çünkü:

HAYAT YİYİNCE, GEZİNCE, GÜLÜNCE GÜZEL!

Yeni yollarda, yine cafe ve restoranlarda,

Park ve bahçelerde, dağda bayırda kalelerde,

Müze ve ören yerlerinde görüşünceye kadar..

Kalın sağlıcakla, afiyetle..

Eyvallah..

Nilgün KARAKAŞ

Belki bunlarla da ilgilenebilirsiniz

Yorum yok!

    Yorum Bırakın